9 Haziran 2010 Çarşamba

takip

Onu gördüm. O da beni. Öncelikle kurmuş olabileceğimi düşündüm fakat saniyeler içinde beni takip edeceğini anladım. Evet takip ediliyordum. Yolumu değiştiriyor, insanların olduğu yönlere dönüyor, geriye gidiyor fakat bir türlü takibinden kurtulamıyordum. Peşime düşmüştü ve sanırım ben ne yaparsam yapayım bırakmaya niyeti yoktu. Sanırım kurtuldum, izimi kaybetti diye düşünmeye başladığım an tekrar göz göze geldik.

Çıkış yolu bulamayıp caddenin karşı kaldırımına geçmeye karar verdim. Çünkü orada daha çok insan var gibiydi. Ayak seslerini işittim yeniden.
Bu dakikalarla anlatabileceğim ve sadece bir ya da iki kez göz göze gelmekten ibaret olan tanışıklığımız süresinde artık ayak seslerini dönüp bakmadan ayırt edebiliyordum.

Önümde, aramızda en fazla 5 adım olan sarışın, muhtemelen aynı yaşlarda olduğum bir erkek silüeti vardı. Saat 2 civarıydı ve hava karanlıktı o yüzden tam seçemiyordum. Bu sırada daha da önde olan ve 24 saat açık olan manavın ışığı hafiften yansımaya başladı. Bu sayede öndeki süliet netlik kazandı gözümde. Onun ise adımları hızlanmış ve sertleşmişti. Girdiğim paniğin etkisiyle anlık bi karar verip öndeki sarışının yanına koştum. Hiç tanımadığım bu insandan yardım istemeyi göze almıştım.

-Rica etsem birlikte yürüyebilir miyiz? Köpek beni takip ediyorda.

O ise bu duruma fena halde sinirlenmiş -ki sanırım kendisiyle o bir ya da iki kez göz göze gelmemizde kendinden hoşlandığımı düşünmüş olcak ki- başka birinin yanına sığınmış olmam ufak çaplı bir kıskançlık krizi geçirmesine sebep oldu. Artık sarışını da tehlikeye atmıştım. Onun da korktuğunu gözlemleyebiliyordum.

-Manava girin.

Sarışının yardım talebimden sonra kurduğu bu cümleyle kendimi manava atmıştım. Fakat o kararlıydı. Gelip beni alacaktı. Aynı hızla ve sinirle sarışının üstüne yürüdü. Artık hiç bir çarenin kalmadığını farkeden sarışın elindeki spor çantayla ona vurmak zorunda kaldı. Bu sırada manav olan biteni anlamaya çalışıyor, titreyen ellerime ve korkudan donmuş bakışlarıma bakıp 'korkmayın bir şey yapmaz' diyordu. Bu sırada sarışın elindeki çantanın gücüyle onu bir ara sokağa itelemeyi başarmıştı.

-Çıkabilirsin, sokağa girdi.

Olayın şokundan cevap bile veremiyordum. Beni bu kaskatı sessizliğim ikinci soruyu getirmişti.

-Ne tarafa gidiceksin?

-Karşıya geçicem.

-Tamam bu tarafa girdi, gidebilirsin.

Bu sırada manav da sıradan bir köpek korkusunun ötesinde bir olay yaşanmış olduğunun farkına vararak;

-Gidin siz hiç bir şey olmaz, ben çıkarsa tutarım dedi.

Karşıya geçtim. En fazla 3d dakika içerisinde apartmanın önündeydim. - Esasen sigaram da az kalmıştı ve bakkaldan sigara alacaktım fakat dayanacak gücüm kalmamıştı ve bir an önce eve girmek niyetindeydim.- Apartman kapısını anahtarımla açarken hala arkama dönüp bakmaktan kendimi alamıyordum.

Evet, sen beni o bir anlık bakışta sevdin belki ama yanlış anladın ben sadece korkmuştum, senden hoşlanmamıştım. Aslında bu sana şahsına yönelik bir huzursuzluk değildi zaten senin türünden hiç hoşlanmazdım ben. Hoşlanmamak da değil belki 'korku' evet tek kelimeyle korku duyuyorum senin türüne...diyebilmek isterdim, gönlünü alabilmek. Kendimi eve attığım an bunları söylemiş olabilmeyi ve kalbini hiç kırmamış olmayı diledim.

Bu yazının ana fikri, hayatım boyunca karşılaştığım ve incittiğim tüm köpeklerden özür dilerim.

0 yorum: